eye of the tiger

Ağustos 27, 2009 at 11:19 pm (Uncategorized)

i’d love to gouge out your eyes. mmmm yamii!! :@

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

Çoğunlukla zararsız

Aralık 28, 2008 at 11:19 am (Uncategorized)

Her şeye yeni başlamışsınızdır, milyonlarca saçma sapan hayalin gerçek olabileceğini düşünecek kadar aptalsınızdır. Kendiniz gibi hareket edersiniz. Yükün altında ezilirsiniz.

Sonra hayal ettikleriniz toparlarnır, tüm güzel şeyler bir yerde birleşir. Tam ihtiyacınız olan şey tüm gerçekdışılığıyla ordadır. Ama acı çekersiniz, defalarca,  -vzzzzt bu benim- defalarca kendimi üzdüm, kendi kendimi üzdüm. En güzel anlarımın tadını bozdukları oldu bu düşüncelerin. Ama bir tek ben pembe tarafı yaşarke, kendimde kalmak için acı çekmem gerekiyordu. Öbür türlü ayakta kalamazdım.

Kendime ne kadar acı çektirdiğimi gördüm. Salak mısın kızım sen?! dedim, bir kaç telkinden sonra kendimdeydim. Daha güçlü, daha özgür ama bir şeyler eksiliyordu. Kendimi güçlendirdikçe bir şeyler daha da eksiliyordu. Ama güçlü olmak güzeldi. Kimse beni üzemiyordu.

Sonra yine aynı şey oldu,  o zaman da kendimi güçlendirmiştim ama küçüktüm yeteri kadar güçlü değildim. Yenilik aramaya başlamıştım. Bu sefer de başladım. Öyle ki güçlendikçe parmağıma batırılan iğnenin acısını hissetmemeye de başlamıştım. İki yanımda da yenilikler oluyordu aslında. Bir yanımda aylarca hayalini kurduğum her şey vardı, diğer yanda başka yenilikler. Seçmesi zordu çünkü güçlü olduğum kadar öfkeliydim. -hayalini kurduğun şeylerin tam vazgeçtiğin zamanda gelmesi insanı sinirlendiren bir şey- öte yandan yenilik vardı. kendimi 0’dan tanıtmak vardı.İkisi arasında karara gerek yoktu ben de ikisini de denedim.

Başlangıçta salonun orta yerine sıçtım diyebilirim. Yeni biri olmak, yeni birini tanıtmak kolay değildi. Kendim olamadım ya da çok fazla kendim oldum. Bir yerlerden taştı bir şeyler, farkedip toparladım. İnsanların kafasını karıştırdım. Ama ne kadar istesem de kendimi aylar sonra gerçekleşen hayallerime veremedim. Mümkün olmadı, toparlayamadığım bir şey vardı. Gerçekleri görerek bakıyordum artık ve fazlasıyla skeptiktim. Doğru yanın o yan olduğunu düşünüyordum, bir şeye karar veremiyorsam kafam eskiye takılıyor demekki eskiyle işim bitmemiş yani aslında karar vermeye de gerek yokmuş dedim kendi kendime. Zaten doğru tarafta duruyormuşsun neden gidip kafanı karıştırmışsın ki?

Çok denedim eski halime dönmeyi, beceremedim. Olmadı bir türlü. Kafam karışmaya devam etti. Onca güzellik yanı başımda dururken, ben hiç bir tepki veremedim. İçimde rüzgarın kıpırtısı yoktu. Sağa ya da sola hangi yöne baksam farketmez bir dalım bile oynamıyordu. Öylece tavana bakarak yattım, yattım. Bir şey hissetmedim, bir şey düşünmedim. Öylece baktım ve yattım. Defalarca.

Sonra oyuna onu da dahil etmeye karar verdim. İki dünya ayrı ayrı olmuyorsa, gerçekleşen hayallerimi o dünyaya taşımalıydım. Ki en başta yapmam gerek buydu. Ama garip şeyler oldu. İki dünya bir arada çok uyumluydu, ama beni itiyorlardı. İkisinden de uzaklaşmak istedim. İkisi yanyana durdukça ben kaçmak istedim.

Sonra olan oldu. Kendimi tutamadım. Gerçekleşen hayallerimin tam ortasına bir hançer sapladım. O orada öylece durup bakarken. Cihan hep söylüyordu, yeniden çıkmak için dibe batman gerek diye. Milyonlarca cam kırığının sesini duyabildim o anda. Çünkü tam dipliktim. Yanı başımda hayallerim acıdan kıvranırken bile bir şey hissedemiyordum.

Uyandım, aylardır bomboş bir rüzgarın uğultusuna muhtaç içim şimdi uğultularla dolu.

Ben öfkelenince aptalca şeyler yaparım. Çoğunlukla zararsız olan ben, öfkelenince zarar veririm. Kağıtlara, masalara, çerçevelere, en kötüsü ise insanlara. Ve özellikle en aptalcaları insanlarla olanlarıdır. Dibe batmam da öfkemin aptallığı ve irademin zayıflığı yüzünden oldu. Sahip olduğum her şey tüm güzellikleri görmezden gelerek, hissedemeyerek onları yok etmeye çalıştım. Şimdi iş işten geçerken, her insan gibi her şeyin farkına iş işten geçerken vardığımda. Tıpkı başkalarına olduğu gibi tutuştumnasıl toparlanır onu düşünüyorum.

Ama niyeyse içimde güzel de bir his var. Çünkü  artık hissediyorum. Ve sanırım artık eşitlendik. Ne çok fazla ne az, en azından hissediyoruz.

Ps: İkinciye okunmadan, düşündüğüm gibi yazılmış, cümleleri düzeltilmemiş, ne kadar salak bir yazı olduğu düşünülmemiştir.Okurken verdiğim acı için hepinizden özür diliyorum. Gidin bir şeker yiyin düzelir.

P.S.2: Yazıyı yazarken aklımdan geçen ikince düşünce, mazoşist olduğumdu.

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

fake

Eylül 12, 2008 at 11:19 am (Uncategorized)

güldüm, ultra fake. çok özendim. ben de istiyorum. hissetmek. korneamda. daha demek. yıllar. çok zor.

fake.

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

10km

Eylül 10, 2008 at 11:19 pm (Uncategorized)

dairesel hızlandırıcılarda dönüp çarpışmak istiyorum.

karadeliklere basmadan seksek oynamak, 4′ den geriye sayıp pastadan çıkmanın verdiği şaşkınlığı ve mutluluğu gözlerde görmek istiyorum. savaşmak istemiyorum. 9 farklı paralelimde gezinip en doğrusunun yaşadığım olduğunu bilmek istiyorum.

boynundan süzülen esansı dudaklarımda hissederek kendimden geçmek, 12 saat aynı şarkıyı dinleyip 24 saate çıkarabilmeyi düşünmek istiyorum. sarmaş dolaş uyanıp ve uyanmaktan nefret etmek, gözlerdeki içtenliği yeniden keşfedip, ışığının tekrar gözümü kamaştırmasını istiyorum.

küçüklüğümden beri inandığım dokunuşla sevgi iletimininin, çekingen ve tek tük dokunuşlarınla birleşip, tatlı elektriğininin vücuduma geçtiğini hissetmek istiyorum.

özlemini kavramak, onunla kucaklaşıp koklamak, saatlerce bırakmamak istiyorum. Huzuru bulduğum anlar hiç geçmesin istiyorum.

Vurdumduymaz yaşamları sevmiyorum. Lulu’ nun bazı keskin dönüşlerini de mantıklı ama yersiz buluyorum. Sağdan görünmeyen solumu saklıyorum. heyecanlarımı da kendime saklamayı becerebilmek istiyorum çünkü çok şey istediğimi biliyorum.

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

tinyblog

Ağustos 23, 2008 at 11:19 am (Uncategorized)

Şuan muhtemelen bütün yaz hayalini kurduğum, deniz kenarına, kumlara, güzel bir kampa dorğu yola çıkmış olmam gerekirken. Evde atakanın yokluğundan fırsat bilip odasına sızdım ve “beni çöpe at” diye yırtınan bilgisayarıma inat 1 haftadır uzak kaldığım diyarlarda dolaşıyorum.

Evde olma sebebime gelince sebebe gerek yok, alışkanlık diyelim. Cuma sabahından beri farkında olup görmezden geldiğim şeyleri, “aman lütfen nolur olmasın” diye düşünerek günüme devam ederken, gecenin bir yarısında hazırlıklarımın boşa gittiği haberini aldım. İnsan üzülüyor tabi sen kalk 2 gün çalış, hazırlan, acılar çek falan sonra gel de boşa gitsin. üzülüyorum ama çok da üzülmüyorum. Hani alışmış kudurmuştan beterdir derler ya. Zira kudurmuştan beterim ben.

 Neyseki bu haftam bugünüm kadar kötü değildi. Aksine güzeldi. Herkesi gördüm bu hafta, en son da dün Can saolsun taksime gelmişken sıkılmıştır bu kız deyip aradı da, 1 saatcik de olsa Asmalı Mescid kalabalığında günün yorgunluğunu attım. Planlarımın altüst olduğu, heveslerimin kursağa dönüş yoluna girdiği haberi aldığımda sinirlerim biraz yatışmış, yorgunluğum biraz geçmişti. ondan çok kızmadım. :p

İnsanlar sadist mi? Kursağıma bakıp bakıp, kahkahalar mı atıyorlar?

Neyse geyiği bir kenara bırakayım. Çok sıkılıyorum gençlik çok. Kardeşim gülüyor bana hatta şuan. İyiki de gizlice sızmışım buraya, maillerime bakma fırsatım oldu.  Yurt asistanlığı başvurumun da reddedilmiş olduğunu öğrendim, bakmasam hala bekleyecektim salak gibi. Sonunda birileri maili iletişim aracı olarak kullanmaya başlamış, her ne kadar bakamasam da çok sevindim. Çarşambadan beri milyonlarca mail birikmiş ama zor geliyor okuması.

Şimdi yatağıma uzanıp, biraz hayal kuracağım. O tanıdık kokuyu duyacağım. Böylesi daha güzel.

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

Her gür seslinin E olduğu yer

Mart 20, 2008 at 11:19 am (Uncategorized)

Her ne kadar temasından çok tatmin edici bulmasam da yeni, hoş blogumu tanımayanlar için yeniden takdim ediyorum. İki yoldan da beni takip edebilirsiniz. Nyks hep kalbimizdesin. Buyurun Eylül Cephesine bir de şu beyaz sayfanın pembemsi penceresinden bakın. Saygılar.

“Tembersep.net”

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

Korumalı: yeowomen

Şubat 25, 2008 at 11:19 pm (Uncategorized)

Bu içerik şifre ile korunmaktadır. Görmek için lütfen aşağıya şifrenizi girin:

Kalıcı Bağlantı Yorumları görmek için şifrenizi girin.

çık lambandan uçur beni uzak muzak diyarlara, sitarlarla lalaa alalalla

Şubat 22, 2008 at 11:19 pm (Uncategorized)

Staj Mtaj boş işler bunlar. Kendi dükkanımı açıcam. Sana renk, sana poster,  sana da kod satıcam. Birsürü kiracım olucak. Bir sürü flaşçım, kodcum olucak. Flaşörler patlıycak, kotçularımın üstünde. Kottan kırmızı halı yaptırıcam. Sonra Alaaddini alıp onunla uçucam. Altından sarayıma gidip, kocaman yumuşacık yatağımda Moya dinleyip güzel rüyalar göreceğiz.

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

Öyle bir şey oldum.

Şubat 22, 2008 at 11:19 pm (Uncategorized)

Cuma sendromum var benim. Pazartesiyi aşan nadir insanlardanım ben. Pazartesi, Pazar gibi mübarektir benim için. Pazar ise yıldızım.

İnsan oldum.

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

More and more you follow your deepest reality

Ocak 24, 2008 at 11:19 pm (Uncategorized)

Hergün bambaşka bir ilhamla doğuyor güneş. bugünkü gibi yakalayabildiğimizdeyse yepyeni  fikirlerle geliyor.

Güzel sakin bir kahvaltının ardından sessiz sabahın içine doğru yol alıyoruz. Saat de daha erkenmiş, yarım saat var. Silgi almalısın önce. Biraz oyalanırız belki.

Ah haftalardır sessizce beklediğimiz an geliyor. Bu günü merak ediyordum ben de. Görüşürüz.

//Çok sıcak bir selamlamaydı. Bir ayın iki yüzü gibisin tek tarafı karanlık buz gibi öteki tarafı hergün yalancı parlaklığıyla ışıldıyor.  6 saat önce çok normaldin halbuki. Aman tanrım şu harekete de bak! Sanırım Lisedeyim. Gerdanını daha bir kırsaydın belki anlamamışımdır. O küçük gülümsemeyi de kaçırmadım. Benim hayatımı boyamana izin vermedim diye mi sinirlisin, hayatıma karışmanı engellediğim için. I-ıh belki de kendi hayatını benim gibi yaşayamadığın içindir. Milyonlarca şeyin mutluluğunu bozmasına izin verdiğin için.(tomedusa)//

Tüm bunlar olmadan önce insanlara söylemek istediğim birsürü şey vardı. Bir küçük kıza öğüt verecektim. bir köşede hazır,haftalardır duruyor. Belki kendimi de anlatıcaktım. Sonra en başından beri anlamayacak kadar | | içinde yaşadığınızı farkettim.
Vazgeçtim. Çünkü uzatmak istemiyorum. Dramayla hayatımı yoramam. Böylelikle ben hayatımı yaşarken belki siz de benden konuşursunuz. Birkaç saatiniz de böyle geçiverir.

Belki köşedeki yazımı birgün canım çeker yayınlarım ama konuşmayacağım, karşılık vermeyeceğim. sanırım bu ilk ve son olacak. Liseden mezun olduğunuzda, İnsanlara sıfatlar takmayı bıraktığınızda. Bir gün gerçekten hayatı öğrendiğinizde konuşur, eski günleri anarız. Hissettiğimizi yaşarız.

I’ll never apologise, never explain.

Kalıcı Bağlantı 1 Yorum

Next page »